12 Aralık 2009 Cumartesi

Tohumdan Sofraya


Tohumdan Sofraya, çocukların evlerinde ve dışarıda, yiyecekle ilişkili bulundukları her yerde daha fazla sebze ve meyve tüketmelerini sağlamaya odaklanmış bir eğitim ve çalışma programı. Çocukların şu anda ne yedikleri ve sağlıklı bir beslenme için ne yemeleri gerektiği ile ilgili düşünmeye yönlendirildikleri, sonunda da kendi beslenme tarzlarını geliştirmelerinin istendiği bir eğitim programı.  

Okul öncesi ve ilköğretim çağı çocuklarına yönelik hazırladığımız bu program, tüm yaş gruplarında, anne babaları da programa dahil ederek ilerliyor. Farklı oyunlarla ve görsel anlatımlarla zenginleştirilen programın, bu yönüyle hem çocuklar hem de ebeveynleri için, bilgilendirici ve ufuk açıçı olduğu kadar eğlenceli ve kalıcı olacağını düşünüyoruz.  

Tohumdan Sofraya - Mevsiminde Sebze ve Meyve Tüketimi Eğitimini, bu öğretim yılında, İstanbul'da duyarlılıklarını bildiğimiz iki anaokulunda; Tarabya Atölye Çocukevi  ve Kızıltoprak Küçük Ağaç Anaokulu 'nda ve üç ilköğretim okulunda uygulayacağız. Geçtiğimiz ay velilerle ve çocuklarla bir tanışma etkinliği düzenleyerek anaokullarındaki programımıza başladık. Şubat ayından itibaren bu okullarda oyun temelli eğitici atölyelerimiz ve bahçe çalışmalarımız başlayacak.


İlköğretim okullarıyla ilgili programımızı ise ÇEKÜL Vakfı ile işbirliği yaparak uyguluyoruz. İlk uygulamamız Emirgan İlköğretim Okulu'nda. Bu okulda 1, 2, 3, 4 ve 5. sınıfların tümüne vereceğimiz, hafta içi ders saatleri içerisinde teorik bilgilendirme, hafta sonu tadım ve duyu atölyesini kapsayan  Tohumdan Sofraya Eğitimi, 10 Aralık'ta Terra Madre Etkinliği ile başladı. Hem üyelerimizin hem de ÇEKÜL gönüllülerinin katılımıyla sürdüreceğimiz bu ilk eğitimimizi, sömestr tatilinden önce velilerin de katılacağı bir şenlikle sonlandırıp, diğer okullarda devam edeceğiz.  




Sonbaharda Bodrum pazarları





Haftanın yedi günü, yedi renk bir arada, yarımadanın pazarlarında. El dokumasından, keçiboynuzuna, ısırganlı gözlemeden, hardal otuna sonbaharın tüm lezzetleri Bodrum’da.


Üzerinizde gri bulutların dolaştığını ve teninizde serin rüzgarı hissettiğiniz anda kendinizi güneye götürün. Ilıman limanlarda, neşeli, rengarenk pazarlarda dolaşarak karşılayın sonbaharı. Bodrum merkezdeyseniz Otobüs Garajı’nın hemen arkasında, Tansaş’in önündeki kapalı alanda 20 yıldır Salı günleri kurulagelen kumaş pazarını kaçırmayın. Aynı alanda Perşembe 15.00’den itibaren Cuma akşama kadar gezebileceğiniz Cuma Pazarı ise sebzesi, meyvesi, otları, baharatı ve taze ürünleriyle yarımadanın en büyük pazarı. 350 esnafın ve 50 köylünün tezgah açtığı yaklaşık 5 dönüm arazi üzerine yayılmış pazarda ziyaretçi sayısı da mevsimine göre değişiyor. Yazın bu sayı 3 binlere ulaşıyor. Salı Pazarında el dokuması Milas kumaşları ile yapılmış örtü ve perdeler, renk renk çizgili peştamallar pazarın gözdeleri arasında. Göz boncuğu, takılar, süs eşyaları, halılar, yemeniler, züccaciye, hazır giyim, hediyelik yöreye özgü ne varsa bu pazarlarda satılmakta. Otogarın hemen yanındaki merdivenlerden tırmanınca Dereköy, Ortakent, Yalıkavak, Yakaköy, Mumcular ve Milas köylerinden gelen güleryüzlü teyzeler, çakır gözlü analar karşılayacak sizi. Ne güzeldir kadınların üretimini sergilediği tezgahlar. Merdiven başında solda Hasibe teyzenin tezgahından otlu bazlamalardan mutlaka alın. Karası, akı ile incirin kurusu bol köylü tezgahlarında. Medine Hatun Yalıkavak’tan geliyor her Cuma. İçi susamlı, bademli taş fırında çifte kurutulmuş “kavruk incir” mevsimin baştacı bence. Susam ve badem taş fırında kurutulup, incirlerin içine dolduruluyor ve tekrar taş fırına veriliyor. Enerji kaynağı incir, yorgunluk giderici badem, besleyici susam ile birleşince damaklar bayram ediyor. Benden söylemesi dostlara birer paket alınmalı. Kilosu 10 Ytl. Hemen yanında Elif Ana pazarın en yaşlı kadınlarından. Isırganlı, ıspanaklı gözlemesi 1,5 Ytl, “Amaan be kızım al bare iki dane!” deyince kıramadım. Eve gelince ısıtıp çayıma katık yaptım, kokusu sardı evi gözlemenin, kiloları hiç dert etmeden yedim. Pazar demek damağa lezzet, göze nefaset demek değil midir? Yöre kadınının tezgahları da tıpkı kendi gönülleri gibi zengin. Sade, otlu bazlamalar, gözlemeler, kol börekleri, erişteler, domatesli kışlık tarhana, kavanozlarda koyu kırmızı salçalar, paket paket kırmızı toz biberler, yanında lor peyniri. Hatice abla tereyağını çarkıfelek motifiyle süslenmiş. Çarkıfelek o kadar özenle işlenmiş ki sanki MÖ 3. bindeki toprak mühürden fırlamış gibi. Baklagiller dizi dizi. Nohut, kuru börülce, mercimek, bakla, bulgur, buğday, pirinç. Kocaman çuvallarda peksimetlere imrenince ikram ettiler, ısırdım ama beceremedim kırmayı. Püf noktası varmış kıtırları yemenin. “Ekmek fırınlanır önce, sofraya ıslatılıp getirilir, yumuşayan ekmek tazeyi aratmaz, mideyi rahatlatır” dedi Medine. Zeytinin kırması, salamura, şişelere basılmış, tazesi yeşil yeşil, kovalarda, kilosu 2,5 Ytl. Sebzeler, meyveler, otlar renk katıyor uzun tahta tezgahlara. Gece ya da sabahın en erken saatinde topladıkları otu, meyveyi, sebzeyi Bodrum’a getirmişler bahçelerinden. Kabak çiçeği iri iri. Nasıl narin, nasıl sapsarı bakıyor insana. Alır almaz yapmalısınız dolmasını yoksa doldurmada zorlanabilirsiniz. İçine koymak için bolca yeşillik de alın. Taze soğan, nane, maydanoz, dereotu… Yok kızartmasını yapacaksanız ertesi günü geçirmeyin derim yine de. Biberler incesi, kalını, yeşili, kırmızısı, acısı, tatlısı ile aklınızı karıştıracak. Domates, biber, patlıcan alamasanız lütfen saplarından koklayın, tazecik bahçe sebzelerinin kokusunu içinize çekin. Büyük şehirlerin hal ürünlerinde veya market raflarında bulamayacağınız bir koku bu. Cin tonikte kullanılan Bodrum mandalinasının eskisi kadar alıcısı kalmamış, dert yanıyor esnaf. Kereviz, pırasa, semizotu, hardal otu, turp otu, acur, kelek, salatalık yan yana. Salamura yapraklar basılmıs plastik bidonlara. Nar, elma, limon; moru, sarısı, Manisa’nın çekirdeksiz sultaniyesi, Razakı üzüm, bu sene çok bol. Dikenli kırmızımtrak Frenk inciri (Mısır inciri) bol C vitaminli. Tahta kasalara dizilmiş, soydurup, tadına bakın. Deniz börülcesi seviyorsanız alıp haşlayabilirsiniz. Salatası artık büyük şehirlerin mönülerinde de ilk sıralarda yer alıyor. Süt mısır, badem, ceviz, torbası 2 Ytl’dan keçiboynuzu enerji deposu. Fosfor ve kalsiyumca zengin keçiboynuzu ununu kek, ekmek yapımında kullanabilirsiniz. Köylü pazarının sonunda ördek, keklik yavruları ve civcivler kutularda… O kadar sevimliler ki! Kapalı alana geçtiğinizde sağda peynirciler, zeytinciler bölümü var. Diğer alanlar tümüyle sebze ve meyve satan esnafa ait. Harnup (keçiboynuzu), üzüm pekmezi, bal, badem ve cevizin eşlikcisi olamaz mı? Büyük alanı kaplayan baharatçılar turistlerin gözbebeği. Elma çayı, adaçayı, dağ kekiği, karabaş otu, kantaron demetleri... Tüm sebzelerin kurutulmuşunu bulabilirsiniz. Aydınlı Erkan köşede balkabaklarını dizmiş, kokusu buram buram almadan geçmek imkansız. Otları tükenmeden almak için öğlene kalmadan uğrayın Bodrum Cuma Pazarı’na. Pazar tertemiz, ürünler etiketli. Eliniz kolunuz dolu ayrılmasınız da, pazarda ikram edilen bir bıçak kesimi peynirin tadını, domatesin kokusunu unutamayacaksınız kolay kolay.

Yarımadanın pazarlarında 7 gün tezgah açık, yolunuz hangisine denk gelirse uğramadan geçmeyin. Pazartesi Bodrum-Kumbahçe, Türkbükü; Salı Gölköy; Çarşamba Ortakent, Gümüşlük, Gündoğan; Perşembe Yalıkavak; Cuma Konacık, Bitez; Cumartesi Turgutreis; Pazar Gümbet ve Mumcular’dan alışveriş yapabilirsiniz. Yalıkavak pazarında limon, portakal, mandalina, ceviz, badem, sarımsak, keçi peyniri ile tek tek doldurulmuş dolgulu zeytininizi Nursen Orman’dan alabilirsiniz. Bodrum Yarımadası’nda reçel deyince akla Aynur Hanım geliyor. 13 yıl önce 2 kızıyla aile bütçesine katkı için reçel yapmaya başlamış. Bugün seçkin oteller onun ürünlerini sunuyor müşterilerine. Yılda ortalama 20 bin kavanoz reçel satıyor. Turgutreis’de, Yalıkavak, Türkbükü pazarında bulabilirsiniz Aynur Hanım Reçelleri’ni. Bodrum mandalinası ve içi bademli greyfurt reçelini mutlaka deneyin.



Bu yazı Lezzet Dergisi'nin Ekim 2008 sayısında yayınlanmıştır.

Dört sonbahar pazarı

Hangi kadın semt pazarlarını sevmez, hayatında bir kere bile pazara uğramayan kadın çok azdır. İTO’nun 2004’te İstanbul semt pazarlarında yaptığı ankete göre, pazara giden her 10 kişiden 8’i kadın. Çoğunluk ucuzluktan çok, taze ürün için pazarı tercih ediyor. Ne tesadüf ki yerel ürün satanların yüzde 80-85’i kadın. Hatta Anadolu’da çoğu pazar ismini buradan almış: Konya Kadınlar Pazarı, Bartın Garılar Pazarı, Bolu Kadınlar Pazarı, Tire Kadınlar Pazarı.


Hepsinin bir hikayesi var. Kadınların girişimci ruhu, çalışkanlığı bizi binbir lezzetle, taptaze ürünlerle tanıştırıyor. Özellikle Ege ve Akdeniz’de kurulan pazarlar yaz aylarında, tatil köyleri ve beş yıldızlı otellerden düzenlenen özel turlar sayesinde turistlerin de gözde mekanlarına dönüşüyor. Kış aylarında çevre illerden turlarla ilçe ekonomisine önemli katkılar sağlıyor.


MİLAS PAZARI

Renk panayırı

52 yıldır kurulan Salı Pazarı, merkez sokaklardan, kenar mahallelere doğru uzanan, rengarenk bir panayıra dönüştürüyor Milas’ı. Ege’nin en büyük kent pazarlarından biri. Kadınlar bahçede yetiştirdiği sebzeleri, evlerinde yaptıkları yoğurdu, peyniri, tarhanayı yerel kıyafetleriyle satıyor. Taze sebze, meyvelerin yanı sıra çam kokulu balları, zeytinin her çeşidini, incecik işlenmiş yerel dokumaları bulmak mümkün. Milas Belediyesi’nden İbrahim Mat ve Uzay Kocabaş’tan öğrendiğime göre, 1700 esnaf tezgah açıyor, ziyaretçiler 10 bini buluyor. Yazın turist otobüslerinin sayısı 15’e ulaşıyor. 



Milas’ta alışveriş heyecanı, pazartesi günü Asfalt Pazarı’yla (Köylü Pazarı) başlıyor. Yaklaşık 40 köyden gıda ürünleri getirilen pazar, ertesi gün tekstil ve diğer ürünleri satanlarla genişliyor. Asfalt Pazarı, yerel otlara meraklılar için cennet: Turpotu, hardalotu, dalan-ısırgan, palandız otu, semizotu, pazı, stifno (bambul, giritotu), roka, filiz (cibez), kabak çiçeği, ebegümeci, börülce... Bu yıl esnafın yüzü biraz asık. Kuraklık verimi azaltmış. Yine de tezgahlarda, havuç, biber, bebek büyüklüğünde lahanalar, marullarla oluşan renk cümbüşü kaybolmamış.



Kadınlar kese yoğurtlarını diktikleri rengarenk pazen keselerde satıyor. Yöre halkının çiçek sevgisini tezgahlarını süsledikleri bahçe çiçeklerinden görebilirsiniz. Yaşlı bir kadın çiçeklerine ilgi gösterince, bir mani söylüyor: "Garanfilim dört çatal / Dördü de mavi aça / Hakgaten aşık gızla / Bohçasını alır da gaça." Bölgenin botanik zenginliği pazar tezgahlarına yansıyor. Her köşede, sumak, kekik, adaçayı, karabaş otu, kurutulmuş bergamut, soğuk algınlığına iyi gelen filiskin, Melengeç-çitlenbiği satılıyor. Mineç bitkisini kadınlar ağdada kullanıyormuş. Kızıl çamın reçinesinin kaynatılmasıyla elde edilen sakız, pazarın gözde ürünlerinden. Günlük ağacının gövde kabuklarından yapılan tütsüyle mis gibi kokuyor sokaklar. Tezgahlarda kış erzakları dikkati çekiyor: Kuru bakla, Çamovası’nın minicik nohutları, susam, tarhanaya özel kokusunu veren 30 santimlik yabani çalı (tarhana otu), paketlenmiş tarhanalık göce, al rengi salçalar. Cin tonikte kullanılan Bodrum mandalinasının eskisi kadar alıcısı kalmamış. Zaten narenciye üreticisi ürünün dalda kalmasından şikayetçi.

Rengarenk basmaları satanlar birkaç yabancı dili satış yapacak kadar öğrenmiş. Çekçekçiler yorulanların torbalarını taşıyor. Kapalı pazar alanı ise zeytin, peynirciler, manavlar ve balıkçıların mekanı.



KASTAMONU PAZARI

Lezzet avcılarının mekanı

Kasımpaşa’daki Kastamonu Pazarı, İstanbul’da damak tadına düşkünlerin, restoran ve otel işletmecilerinin, Kastamonu lezzetlerine düşkün olanların uğrak yeri. Pazar sabahı erken saatlerde kuruluyor. E-5 Karayolu’ndan, Kasımpaşa yönüne giriyorsunuz. Varan terminalinin önünden geçip Shell benzin istasyonunun sağındaki tek yön yola sapıyorsunuz. 50 metre kadar ileride. 30 yıldır kurulduğu söylenen pazarın çoğu esnafı İnebolu’dan. Pazardan en taze, en ilginç ürünleri almak isteyenler hava aydınlanmadan geliyor. 7.30’da ortalık kalabalıklaşıyor. Sonbaharda tezgahların en değerli ürünlerinden biri Kastamonu’nun "beyaz altın" olarak anılan sarmısağı, cevizi. Ekmek meraklılarının başını döndürecek çeşitler satılıyor burada: Esmer buğday, çavdar, kepekli ekmekler, sade veya pırasalı mısır ekmekleri. Ekmeği, meşe ve karalahana yaprağı üzerinde, taş ocaklarda pişiriyorlar. Kepekli buğdaydan yapılan, erişte, gözleme, yufka ve keteler iştah kabartıcı.

Bu mevsimde pazarın tezgahları envai çeşit mantarla doluyor: Somon rengi "Kanlıca," fındıklıklarda yetişen fındık mantarı, Enişte (civciv bacağı, kadın budu) mantarı, kurt kulağı, sığırdili, beyaz gürgen mantarı. Diğerlerinden iki kat pahalı "yumurta mantarı"nı torbama koyarken, tezgaha bir kadın yaklaşıyor. Kasanın sonunu torbamda görünce, çok üzülüyor. İlk kez deneyeceğimi öğrenince tarifini veriyor: "Tereyağını eritip, soğanı kavuracaksın. Mantarları irice doğrayıp, kekik, biber ve istersen domatesi ilave edeceksin. Kendi suyunda pişecek, etten lezzetli olur." Kastamonulular mantarı börekte kullanıyor, közde pişiriyor, haşlamasını, mıhlamasını, turşusunu yapıyor. Turşusunu pazarda bulmanız mümkün. Otlara, yerel peynirlere meraklı olanlar için de bereketli bir mekan Kastamonu Pazarı. Körpe pazı, ebegümeci, ıspanaklar tezgahlarda. Peynirciler süzme yoğurt, salça, acı-tatlı domates ve biber salçaları da satıyor.

Kastamonu’nun tarhanasına özel tadını veren, "kiren" denilen kızılcık. Olgun kızılcıklar unla hamur yapılıp kurutuluyor, bol bol sarmısak katılıyor. Domates, pancar, yoğurt ve sütle yapılan tarhanalar da pazarda bulunabiliyor. Tarhanayı kendiniz yapacaksanız, boydalı ve yabani dereotunu buradan alabilirsiniz. Kastamonu kestanesi Bursa’nınki kadar büyük olmasa da, çok lezzetli. Yörede kestanenin çorbası bile yapılıyor. Pazarda da her çeşidi bulunuyor. Reçel yapmayı seviyorsanız, erik, incir, balkabağı, taze ceviz, üvez, kuşburnu alabilirsiniz. Hazır reçel için Hacı Amca’yı bulabilir, kocaman bakır kazandaki kuşburnu marmelatını tadarak alabilirsiniz. Pestil, bal da satıyor. Bölgenin armut ve elma karışımından yapılan pestili meşhur. Meyveler tahta tokmaklarla dövülüp, kazanda bir gün bekletildikten sonra sıkılıyor. Suyu maharetli ellerde kaynatılıp lezzetli pestiller elde ediliyor. Bir zamanlar padişahlara yapıldığı için "saray helvası" da denen Kastamonu’nun ünlü "çekme helvası"nı da pazarda bulabilirsiniz.

TİRE PAZARI

Alışveriş, el sanatları ve tarih içiçe



Tire Pazarı, ilçeye yerli, yabancı yaklaşık 8 bin kişiyi çekiyor. Paket tur programlarına dahil edilecek kadar turistik. 3.5 kilometrekarelik alana yayılıyor. Pazar, 08.00’de belediye hoparlörlerinden okunan özel duayla açılıyor. Yaklaşık 1700 esnaf tezgah kuruyor her hafta. Çoğu çevredeki köylerden geliyor. Yetiştirdikleri sebze, meyve, topladıkları otları, çiçekleri, ürettikleri peynir, çökelek ve yağları satıyorlar. Sonbaharda azımsanamayacak sayıda ot çıkıyor tezgahlara: Ebegümeci, ısırgan, kuzu kulağı, radika, turpotu, pazı, tere, ıspanak, nane, marul, kabak çiçeği. Birbiriyle karıştırılıp, kavurma yapılabilecek otlar bunlar. Tarifi satıcılardan da almak mümkün. Kızartmalık mor bamyalar, kışlık barbunya, dev yapraklı kırmızı pancar, börülce, onlarca çeşit biber, turşuluk salatalık, kelek tezgahları renklendiriyor. Bu mevsimin özel lezzetleri arasında, yerel üzümler, iri kestaneler, Trabzon hurması, tüylü ayvalar, cevizler yer alıyor. Narlar ipe dizili satılıyor. Tezgahta Güney Amerika - Peru kökenli pepino bile var. Şeker hastalığına iyi geldiği söyleniyor.

El yapımı saf sabunlar, şişelenmiş zeytinyağı, tarhana otu, karadut pekmezi, koruk ekşisi, salça, satan tezgahların arasında nadir rastlanan bir ürün dikkatimi çekiyor: "Üzüm köftesi" Poşusunu efeler gibi başına saran Cemil tarifini veriyor: "Üzümü sıkıp un ve irmikle pişiririz, tepsilere döküp soğunca baklava şeklinde keseriz." Tire köftesine rakip olacak kadar lezzetli. Kurutulmuş çekirdekli "kar üzüm," kuru incirlerle aynı tezgahta. Ballar el arabalarında, kimi petek kimi süzme. Arıcı Hikmet’te çeşit bol. Otlu gözleme satıyor köşe başında bembeyaz önlüğü ve yemenisiyle bir Tireli kadın. İğne oyalı örtüler, danteller, kanaviçe, yemeni arıyorsanız, Ali Efe Han yakınındaki "Kadınlar Pazarı"na uğrayabilirsiniz. Şanslıysanız 80-90 yıllık efe başlığına takılan iğne oyalı nefis bir çevre sahibi olabilirsiniz. Pazarda alışverişi bitirdikten sonra Tahtakale meydanı, Yeni Han, Bakır Han, Arasta, Ali Efe Han, Ulu camii, Paşa Camii rotasında yürümenizi öneririm. Kentin kültürel dokusunun zenginliğine tanık olacaksınız.

AYVALIK PAZARI

Körfezin en büyüğü, zeytinin başkenti

Zeytinlikleri, denizi, yemekleri, mimarisi, mübadele hikayeleri, kedisi, delisiyle ayrılmak istemeyeceğiniz harika bir liman kasabası Ayvalık. 30 yıldır perşembe günleri ilçe merkezinde kurulan pazara çevre kentlerden, hatta Midilli Adası’ndan bile müşteri geliyor. Bu sayede satıcıları Rumca da konuşuyor. Dört bin metrekare alana yayılan pazarda 700 esnaf tezgah açıyor. Pazar üç bölümden oluşuyor. Cumhuriyet Meydanı’nın arkasındaki sokaklara yayılmış giyecek, mefruşat, hediyelik eşya ve baharat yoğunluklu bölüm, turistiklerin uğrak yeri. Kudret narının tazesini, zeytinyağında hazırlanmışı, harnup, üzüm pekmezi, nar ekşisi, arısütü, taze yaprak, yeni mahsul incir kurusu bu bölümde bulunuyor.

Pazarın Vehbi Bey Mahallesi’ndeki küçük meydana kurulan bölümüne ise Burhaniye ve Edremit’in köylerinden, yaylalarından ürünler getiriliyor. Yörük kadınlar dolmalık fıstığın álásını burada satıyor. Tezgahlarda, turp otu, koyu yeşil minicik Girit kabağı, onunla pişirilen stifno, salatası yapılan susamotu, deniz fasulyesi, radika, semizotu, turşuluk kelekler, acurlar, biberin onlarca çeşidi, ısırgan otu, bağla otu sergileniyor. İstanbul’da küçücük demeti 2.5 YTL’den satılan deniz börülcesinin Ayvalık’ta kocaman torba dolusu 2 YTL. Taptaze kabak çiçekleri iç içe dizilip satılıyor. Yörüklerin tezgahındaki otlardan biri de mühliye. Kıbrıs kökenli ot, bölgeye saksı içinde Girit, Midilli mübadillerince getirilmiş. Toprağı, iklimi sevince bölgeye yayılmış. Kuzu etli mühliye, bölgenin özel yemeklerinden. Papules Cunda’nın susuz yetiştirilmişini bulursanız kaçırmayın, çok lezzetli. Boşnak fasulyesi denilen sebzenin bir çeşidi, düğün yemeklerinde pilavla sunuluyor. 37 senedir Altınova’da oturan Divrikli Erdoğan Amca’nın ihtisası otlar. Tüm otlarımı ondan, mühliyemi ise Yöro Ahmet’ten aldım. Döğme tereyağı, doğal ortamda otlayan hayvanlardan elde edilen süt ürünleri (özellikle de kelle peyniri ve loru) burada bulabilirsiniz. 13. sokakta 1886’da yapılmış kahvehanede içtiğim koruk suyunun da tadını unutamıyorum. Rastlarsanız mutlaka deneyin.

Toptancılar Hali’ndeki sebze-meyve pazarı, kuru gıdalar, onlarca zeytin çeşidi, zeytinyağı, sabun, bal, baharat ve kuruyemişi bulabileceğiniz koskoca bir meydana yayılmış. Simitçi tezgahlarında satılan nohut ekmeği mayalı olduğu için kolay bayatlamıyor. Dünyanın en nefis zeytinyağlarının üretildiği Ayvalık zeytinleri tadını kokusunu, yörenin coğrafi konumu, iklimi, kış aylarında esen karayel ve poyraz fırtınalarının olumlu rüzgarından alırmış. Firmalar, tadarak seçtiğiniz yağı, isterseniz kargoyla evinize gönderiyor. Sakızlı, zeytinyağlı kurabiye, lor tatlısı yemeden Ayvalık’tan dönülür mü? 1942’de kurulan Yeni Güler Tatlıhanesi’ne uğrayın, limonata eşliğinde bu lezzetleri tadın.

Ekolojik pazarlar yayılıyor

Ekolojik pazarlar, organik ürünleri tüketiciye aracısız ulaştırmayı hedefliyor. Bu alandaki ilk girişimlerden İstanbul Feriköy Ekolojik Pazarı, 70 haftayı geride bıraktı. Her cumartesi 08.00-17.00 arasında 100 üretici, ürünlerini 140 tezgahta satışa sunuyor. Pazarda farklı kentlerden getirilen sebze-meyveden kozmetiğe, zeytinyağından tekstile, bakliyattan meyve suyuna, baldan kuruyemişe, peynirden, et ürünlerine kadar 200 çeşit ürün bulunuyor. Fiyatlar ucuz, ürünler taze. Bursa Nilüfer Organik Ürün Pazarı ise 40 haftadır kuruluyor. Yaklaşık 50 tezgah açılıyor. Ürün çeşitliliğinde sebze ve meyveler ön planda. Bu pazarlardan alışveriş yaparken, ekolojik (organik) ürünlerde, yetkili firmalar tarafından verilen sertifika ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın ekolojik ürün logosunu mutlaka kontrol edin.



Bu yazı 19.11.2007 tarihinde hurriyet.com.tr de yayınlanmıştır.