31 Ekim 2010 Pazar

SLOW FOOD TAT ve DUYU EĞİTİMİ

Slow Food, tat eğitimine farklı ve yenilikçi bir yaklaşım getiriyor: Duyuları yeniden uyandırmak, duyuları eğitmek ve gıdayı tüm yönleriyle anlamak.

Sürekli tekrar eden ve her zaman aynı tada sahip olan endüstriyel ürünler, yüksek oranda şekerin, tuzun ve yapay tatlandırıcıların da kullanımıyla tat duyularında hassasiyetin azalmasına sebep oluyor. Bu ürünlerin kullanımındaki sıklık, sebze ve meyve gibi doğal yiyeceklerin tatlarındaki çeşitliliği ve inceliği farketmemizi engelliyor ve hatta takdir edemez hale geliyoruz.

Tat ve duyu eğitimi, insanların günlük yiyecek seçimlerinin ve bu konudaki sorumluluklarının farkında olmalarını sağlıyor. Bunlar sayesinde insanlar, iyi, temiz ve adil gıdayı seçerek gerçek değişimin bir parçası olabiliyorlar.
Bu tür eğitimlerde Slow Food bir ilk değil. Dünyanın bir çok yerinde birbirine çok benzeyen tat eğitimleri verilmekte. Slow Food'un eğitimlerinin diğerlerinden farklı olmasının sebebi tat almanın sadece fiziksel duyu organlarımızla olamayacağını iddia etmesi. Yiyeceğin; keyfin, kültürün ve birlikteliğin bir parçası olduğunu söyleyerek yemek yeme halinin değerleri, tutumları ve duyguları etkilediğini ortaya koyması onu diğerlerinden ayırıyor.
Slow Food öğrenmeyi, karşılıklılık içeren bir süreç olarak görür. Bir grup insan gıda ile ilgili bir eğitimsel etkinlik veya program çevresinde biraraya gelirse, bu müşterek topluluğun, kendiliğinden bir cemiyet oluşturacağına inanır. Slow Food'un öğrenme konusunda bir araya gelmiş bu cemiyetler, sıradan tüketicilerin zihniyetinin ve gıdayla ilişkilerinin değiştirilmesi yoluyla, gerçek ve gereksinim duyulan bir “kültürel devrim”i gıda yoluyla gerçekleştirmeye çalışırlar.
Slow Food Ne Yapar?

Slow Food, çocuklardan, öğretmenlere, üyelerinden, etkinliklere katılan bireylere kadar herkes için ve her düzeyde eğitim programları düzenler. Bu etkinlikler yerel düzeydeki Slow Food Birlikleri tarafından düzenlenir.
Slow Food Türkiye Yağmur Böreği Birliği, İstanbul'da 2010 yılı içinde iki devlet okulunda “Tohumdan Sofraya” Mevsiminde Meyve Sebze Tüketimi Eğitimi adı altında tamamen gönüllülük prensibiyle sınıf içi teorik eğitimler, sınıf dışı duyu ve tat atölyesi ile yemek atölyeleri gerçekleştirerek 6-11 yaş grubundaki 600 öğrenciye ulaştı.
Bu eğitimler sadece çocuklarla sınırlı kalmadı. Eğitimlerin verildiği okullarda öğretmenlerle yapılan toplantılar yoluyla öğretmenlerin farklı derslerde mevsiminde yetişen gıda ürünlerini kullanarak gerçekleştirebilecekleri etkinlikler örneklendi ve müfredat içinde kullanımı ile ilgili bilgilendirme yapıldı.
Çalışma sürdürülen okullarda aileler için hazırlanan bir kılavuz kitapçık eşliğinde toplantılar düzenlenerek, çocukların beslenme alışkanlıklarını gözden geçirme, etiket okuma, sağlıklı beslenme için ipuçları konularında ebeveynlerle bir araya gelindi.
2010-2011 ders yılı sonbahar-kış döneminde de çalışmalar farklı okullarda sürdürülecek. Bu dönemde yapılmış çalışmalara bir de okul bahçesi eklenecek. Çocukların, elleri toprakta, ekerek ve bitkilerin büyümesini gözlemleyerek yapacakları çalışmalar eğitimin daha da bir bütünlük kazanmasını sağlayacak. Umud ediyoruz ki çalışma yapılan tüm okullarda bahçeler kuralım, bahçeleri olmayan okullarımızda yaratıcı çözümlerle çocuklarımızı doğanın döngüsünü izlemekten mahrum bırakmayacak çalışmalar yürütelim.
Hep birlikte, elele!


Olcay Bingöl

Eğitimci

Tohumdan Sofraya